Sistemli Bir Ayrışmanın Anatomisi

Biz ne ara böyle ayrıştık diyenlerin sesi her geçen gün biraz daha çıkıyor. Bu aslında ülkemiz açısından fena bir gelişme olmasa da ayrışmayı yok edecek şeyin, ayrışmanın farkına varıp bu ayrışma karşısında birleşenler olması da ayrı bir ironi gibi geliyor bana. Ayrışmanın temellerine inmek dere yatağına, deniz kumuyla, demirden çalarak yapılan yarı hasarlı bir binanın temeline inmek gibi geliyor bana. Bu temeli deşerseniz ayrışmayı çözmek yerine bina yıkılıyor ve karşımıza daha büyük ayrışmalar çıkıyor. Eğer sağlam bir toplu konutta yaşamak istiyorsak çürük temellerimizi geride bırakıp kayalık zeminlere yelken açmamız gerekiyor. Ancak burada bir sıkıntı var ki o binaların çürük olduğunu düşünmeyenler her zaman çıkabiliyor. Birilerini o çürük binalarda bırakıp gitmek bir ayrışma olduğu gibi onları zorla götürmek de ayrı bir ayrışma. İçinden çıkılamaz bir durum olduğu için senelerdir çözemiyoruz problemlerimizi.

Peki nasıl olacak bu iş.. Batı nasıl çözmüş bu devinimleri. Malum adamlarda tuvalet bile yokmuş, topuklu ayakkabı pislik sokaklardan korunmak içinmiş. Şu anda bile taharet muslukları yok elemanların!.. Nasıl rahat ediyorlar(taharetsiz) bilmiyorum ama adamlar rahat hakkaten. I don't care dude.. modundalar. Bu adamlar bu işi çözmüş de, dostluk ve kardeşliğin beşiği Anadolu'da biz nasıl çözemiyoruz problemlerimizi. Bunu desteklemek için batı tarihindeki hayvani uygulamalardan, medeniyetsizliğin dibini yaşadıkları dönemlerden örnekler verip bizim o dönemki insana önem veren uygulamalarımızdan dem vurabilirdim ama iki saat onları araştırıp örneklendiremeyeceğim açıkçası. Öyle ya da böyle bilgi ve kültür bir birikimse, adamlar iyi yönlerini biriktire biriktire gelmiş. Bizde ise sanırım bilgi ve kültürün posası kalmış günümüze. Batı hayranlığı olarak algılanabilecek şeyler söylesem de aslında varmak istediğim şey neden onlar ilerlerken biz geri gidiyoruz her manada. Çünkü bizim herhangi bir konuda işlettiğimiz herhangi bir sistemimiz yok. Ne eğitimde, ne teknolojide, ne de siyasette, ne futbolda aklınıza ne geliyorsa orada bir sistemimiz bulunmuyor. Eskiden varmış bir zamanlar, işte o zamanlar iyiymişiz. Ama neredeyse son üç yüz senedir sistemimiz yok. Sistemsizlik kararsızlığa, kararsızlık da yanlış kararlara bağlanan bir illettir. İşin kötü yanı da sistemsizliği bir sistem olarak kabul edip bununla övünmemiz, bunun yol açtığı tembellik ve aylaklıkla bahsettiğimiz kültür posasının içinde debelenmemiz. En basitinden düşünün, bir Amerikalı otuz yıl önce ilkokula nasıl gidiyorsa, aşağı yukarı ne öğreniyorsa şimdi çocukları aynı şekilde okula gidiyor aynı şeyleri öğreniyor. Hatta dedeleriyle/neneleriyle bile aynı neredeyse. Bizden örnek vermeye bile utanıyorum bu konuda. Kendinizden iki sene sonra üniversiteye girenlerin puanından anlayamıyorsunuz. 

Sistemsizliğin çözümü sistemi yanlış gören herkesin kendi sistemini koyması olduğu bir ülkede ayrışmayıp da ne yapacaksın. Sana yaşam hakkı bırakmayan bir sistem başkasını abad ediyorsa, seni rahat ettiren sistem öbürünü boğuyorsa, orta yol bulması gerekenler ortada boğuşuyorsa başarılı bir sistemin ortaya konulmasından yana bir umut da yok demektir. Umut yoksa aslında her şey daha bir anlaşılır oluyor, toplumsal cinnet halinin sebepleri de daha bir belirginleşiyor. Çözüm önerim yok açıkçası, analiz yaptım sadece ama bu analizim bile biraz sistemsiz oldu.. Olsun biz böylesinden daha iyi anlarız..

Türkiyem, Türkiyem cehennemim, benim eşsiz illetim!. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Öğrenilmiş Fakirleşme

Manifestho'ya hoşgeldiniz..